Anne! Elimi tut.

Yıllar geçiyor… Benim evlat sevgisine hasretim günden güne büyüyor. Ve ben hiç bir yerlere sığamaz hale geliyorum.

İşte tam bu sırada geldi arkadaşımın teklifi.

“Gönüllü anne olsan!?”… Evet, neden daha önce düşünemedim ki… Birden çok yavrum olurdu. Saçlarını tararım, ninniler söylerim, bağrıma basarım… Nasıl oluyordu ki acaba gönüllü annelik?

(Gönüllü anne olmaya karar vermem, gönüllü annelik yapan bir arkadaşımın da olduğunu öğrenmem, gönüllü anne başvurum, yuvaya gidip gelmelerim ayrıca bir yazı. Ama ben sizlerle ilk günümü paylaşacağım, anneler günün anısına.)

Yine bir sabah daha olmuyordu… Sabah olmayan ne çok gün geçti şu ömrümden; kimi endişe dolu, kimi umut, kimi korku, kimi sevinç… Okumaya devam et Anne! Elimi tut.

Altı

Haberi aldığimdan beri zaman geçmiyor. Tamamen durdu mu ne?!
Sığmadım hiç bir yere…
Saat şuan 2:52.
Herşey yolunda giderse sabah (yani artık saat itibariyle bugün oldu) öğleden sonra kucağıma alıp koklayacağım, gözlerine bakacağım.
Artık sadece saatler kaldı.

Gecenin bu karanlığında, güneşi beklerken yazmak istedim. Ama ellerim titriyor heyecandan. Yazmak zor, çok zor.
Milyon tane de düşünce geçiyor kafamdan. Yetişemiyorum.

Okumaya devam et Altı

KIZIM

Küçük ama hamamlar gibi mermer kaplı bir banyo; seni yıkıyorum. Saçların, ellerimin arasında… Yüzünü tam görmüyorum. Sonra bir havlu getiriyorum; ipekten sanırım, yumuşacık… Seni nelere saracağımı şaşırmış durumdayım. Sonra kucaklayıp, sol omuzuma yaslamış şekilde, üşümeyesin diye, odaya götürüyorum.

Odanın ahşap eski bir kapısı var;  oymalı, desenli, koyu kahve rengi;antikaya benziyor. Kapı;aydınlık, beyaz giydirilmiş bir odaya açılıyor. O an yüzüme öyle güzel bir akşam üstü güneşi vuruyor ki, içim huzur doluyor. Odanın pencereleri üç tane; ikisi  demir karyolalı, beyaz örtülü yatağın tam karşısındayken bir diğeri de solunda;minik ahşap pencereler. Kar beyaz kumaş perdelerinin alt kısmını, el işlemesi beyaz dantellerin süslediği;dantellerinin çiçek desenli olduğu; arada da en sevdiğim renklerden – mordan- çiçeğin katlarının geçilmiş olduğu bu perdeler, odanın en göz alıcı ışıltısı konumunda; camın yarısına kadar inmiş;göz kırpıyor. Alt tarafındaki saksılarda rengarek çiçekler;menekşe olabilir, tam ayrımına varamıyorum.

O kadar güzeller ki! Bu oda benimmiş, ben de o an öğreniyorum;sevinç içerisinde…

3 kardeş doğurayazdı, benim bu yumru kadar kalbim

Daha evliliğimizin 2. yılındaydık. Artık bir çocuğumuz olsa ne güzel olur dediğimiz zamanlar. Komşuda oturuyorum, dedi ki: “Bir aile var, anne baba kazada vefat etmiş. 3 kardeş orta da kalmış, bakanları yokmuş. Bir aile sahiplense keşke… Ama üçünü de birden kimse istemiyor ki, kardeşleri ayıracaklar mecbur bu gidişte”dedi.

Koştum geldim içim yana yana, eşime durumu anlattım.
“Bizim evlatlarımız olsunlar mı, hem kardeşler ayrılmaz.” dedim…
“Yapabilir miyiz ki, 3 çocuğun bakımını halledebilir miyiz!? Çocuğumuz da olursa 4 tane olacak” dedi…
“Allah yardım eder, zaten biri biraz ufakmış, o biraz daha fazla bakım ister, diğerleri okuluna gider gelir. Az daha büyük tencerede yemek yaparım, çamaşır bulaşık zaten makinalar yıkıyor, olur biter. Zaten şuan ihtiyaçları bakım değil ki, sevgi! Aile olmak. Kardeşlerinden ayrılmadan beraber olmak… Düşünsene akşamları oturur, muhabbet ederiz. Kitap okuruz… Oyun oynarız, geçer işte bir şekilde. Bir de kardeş kaybı  yaşamasınlar, bunun acısını eklemesinler acılarına. 4 tane olursa da 4 tane olur:) Ne güzel değil mi 🙂 ” dedim gözlerim parlaya parlaya…
“İyi o zaman, haber ver bizim çocuklarımız olsun, aile olalım onlara. Okumaya devam et 3 kardeş doğurayazdı, benim bu yumru kadar kalbim

Büyümüşsün Habersiz

Kalp ağrısı; annelik denen şey! Demedi demeyin.

Seni yatırdım yatağına ve odandan çıktım. Bensiz uyuman mümkün mü? Yatağında ne var ne yok her şeyi aşağı atmışsın. 5 dakikanın ardından dayanamadım, biliyorum ki kucağımda 5 dakikada uyuyacaksın. Ama işte bazen uyuyorsun diye, bir şansımı denemiştim.

Kucağıma aldım, her zamanki gibi sol elinin yüzük ve orta parmağını, ve tabii üzerimdeki kıyafetten de bir parça ağzına götürerek emmeye geçtin. Sana bakıyorum… Biberon emen kuzular var ya hani, daha ayaklarının üzerinde yeni duran, kımıl kımıl… İlerde kendini benim gözümden görmek istersen; bir kuzu bul biberon emen. Sen de benim minik kuzumsun anneciğim.

Kısa surede mayıştın tabii… 2 dakika gibi kısa… Ardından uzun havana başladın, “vuuııııvııııuuu” kendine ninni söyleyiş tarzı bu da! Tabii emmeyi bıraktın. Sol kol açıldı pergel gibi, yana… Bir de arada bir gülümsemiyor musun, gözlerin kapalı!
Acaba bana oyun mu yapıyorsun diye de düşünmedim değil, her ne kadar her seferinde böyle uyusan da, ne bileyim işte…
5 dakika olmadan uyudun nihayetinde. Zaten uyku saatin geldi de geçti bile, dayanamazsın hiç uykuya. Kollarımda isen, hemen uyuya verirsin.

Seni yatağına bırakacaktım, ama bir an kala kaldım karşımdaki manzarada! Okumaya devam et Büyümüşsün Habersiz

Gerçekten De Mi!

Evet, T A H A M M Ü L  E D E M İ Y O R U M!

Bazı bazı insanların, beni anlamaya çalışırken, anlarken (!), beni anlamayıp;üstüne bir de kalbimi un ufak etmesine hiç tahammül edemiyorum.
Beni gerçekten anlamanız mümkün değil, sadece anlamaya çalışırsınız. Ama görüyorum ki bu çabanız bile, sadece anlamak istedikleriniz yönünde.
Hiç bir zaman benim yaşadıklarımı yaşamadıkça tam anlamıyla beni/bizi anlamanız mümkün o l m a y a c a k .
Ben de sizi  anlayamayacağım! Çünkü ben biyolojik yollarla çocuk sahibi olup, hatta ve hatta ‘istemiyorduk, kazaydı, bittim, öldüm’ demediğim ve üzerine de bir tanıdığımın kalbiyolojik bir evlat sahibi olduğu haberini almadığım için bu da pek mümkün görünmüyor.
Her ortaya bir şeyler attığınız da, “evet bilmiyor, yavaş yavaş öğrenecek;benim de bir anne olduğumu, anlayacak. Anne/baba olma işinin; özü, üveyi, gerçeği, sahtesi, kendisinin, başkasının kelimelerden sıyrılmış olduğunu gerçeğini kavrayacak” diye, kendimi teselli ediyorum;sabırla size hala gülümseyerek Okumaya devam et Gerçekten De Mi!

İnsan Neden Çok Yer?

Neden çok yer insan bilmiyorum, bu herkese göre değişecektir elbet. Ama kalbiyolojik anne olduğumdan beri ben neden çok yiyorum? İşte onu ben size anlatacağım.
Bazen soruyorsunuz;
Nasıldı ilk günleriniz, oğlunla?
Neler hissettin?
Neler yaptın?

İşte bu çok yeme meselesi de o günlere ait hislerimden.

İnsan psikolojisi çok tuhaf bir şey gerçekten de… Bazen olmadığı durumun içerisine kendini sokmayı o kadar iyi biliyor ki! Psikolojide bir adı var mıdır acaba? Bilen söyler belki bir gün.
Stresten mi çok yiyorum?
Yaş ilerliyor da mı çok yiyorum?
Metabolizmam mı yavaşladı? derken…

Okumaya devam et İnsan Neden Çok Yer?

Şekersiz 40 Koca Gün

Bazen şu bilgisayarın başına oturamayınca yazacaklarım da hep kalıyor… İşte bu akşam oturunca da yazdıkça yazdım, saati de gece 4 eyledim.
2 tarif verdim sizlere:
Şöhretin Bedeli Kurabiyesi
Kabaktan Gelen Güzellik

27 Ekim’de başladığım “Şekersiz 40 Koca Gün” maceramı iyi kötü sizlerle paylaşıyorum. Siz de bana destek oluyorsunuz. Hatta benimle başlayanlar… Ve hatta, hatta benim kaçamaklarıma rağmen hiç kaçamak yapmayanlarınız varmış aramızda, mesajlarınızı alınca nasıl mutlu oldum bilemezsiniz. Kendime faydam olmasa da sizlere vesile olmak hoşuma gitmedi de değil, teşekkürler beni yalnız bırakmadığınız için.
Tabii bunlar hepsi instagram üzerinden oluyor ( çünkü gün içinde telefon elimde daha rahat. Bloga girmek, yazı yazmak biraz daha uzun, oradaki yazımı okumayanlarınız için ekleyeyim aşağı)

Okumaya devam et Şekersiz 40 Koca Gün

Kabaktan Gelen Güzellik Kurabiyesi

1 yaş bebesi bayıla bayıla yer.

Şöhretin Bedeli Kurabiyesi” ne doyamayınca yine yapayım dedim, ama yapmaya başladığımda fark ettim ki muz yok, aslında başlamaya bilirmişim :/
Neyse kafama koydum kurabiye yapacağım!
O akşam da şansa kabak haşlamıştım ne yapacağımı bilmez halde, çorbaya falan katarım oğluma  da vitamin olsun diyordum [o kabağı mercimek çorbasına, karnıbaharlı yemeğe ve kurabiyeye koydum! Vitaminden ölüyorduk (!)].
İşte kabağı böylelikle muzun yerine değerlendirmiş oldum ve bu harika kurabiye ortaya çıktı.
Bu sefer “Şekersiz 40 Koca Gün“e tam uygun oldu.
Not: Kontrollü yiyin!

Malzemelere:
1,5 su bardağı haşlanmış bal kabağı
1 yumurta

Okumaya devam et Kabaktan Gelen Güzellik Kurabiyesi