Altı

Haberi aldığimdan beri zaman geçmiyor. Tamamen durdu mu ne?!
Sığmadım hiç bir yere…
Saat şuan 2:52.
Herşey yolunda giderse sabah (yani artık saat itibariyle bugün oldu) öğleden sonra kucağıma alıp koklayacağım, gözlerine bakacağım.
Artık sadece saatler kaldı.

Gecenin bu karanlığında, güneşi beklerken yazmak istedim. Ama ellerim titriyor heyecandan. Yazmak zor, çok zor.
Milyon tane de düşünce geçiyor kafamdan. Yetişemiyorum.

Okumaya devam et Altı

KIZIM

Küçük ama hamamlar gibi mermer kaplı bir banyo; seni yıkıyorum. Saçların, ellerimin arasında… Yüzünü tam görmüyorum. Sonra bir havlu getiriyorum; ipekten sanırım, yumuşacık… Seni nelere saracağımı şaşırmış durumdayım. Sonra kucaklayıp, sol omuzuma yaslamış şekilde, üşümeyesin diye, odaya götürüyorum.

Odanın ahşap eski bir kapısı var;  oymalı, desenli, koyu kahve rengi;antikaya benziyor. Kapı;aydınlık, beyaz giydirilmiş bir odaya açılıyor. O an yüzüme öyle güzel bir akşam üstü güneşi vuruyor ki, içim huzur doluyor. Odanın pencereleri üç tane; ikisi  demir karyolalı, beyaz örtülü yatağın tam karşısındayken bir diğeri de solunda;minik ahşap pencereler. Kar beyaz kumaş perdelerinin alt kısmını, el işlemesi beyaz dantellerin süslediği;dantellerinin çiçek desenli olduğu; arada da en sevdiğim renklerden – mordan- çiçeğin katlarının geçilmiş olduğu bu perdeler, odanın en göz alıcı ışıltısı konumunda; camın yarısına kadar inmiş;göz kırpıyor. Alt tarafındaki saksılarda rengarek çiçekler;menekşe olabilir, tam ayrımına varamıyorum.

O kadar güzeller ki! Bu oda benimmiş, ben de o an öğreniyorum;sevinç içerisinde…

3 kardeş doğurayazdı, benim bu yumru kadar kalbim

Daha evliliğimizin 2. yılındaydık. Artık bir çocuğumuz olsa ne güzel olur dediğimiz zamanlar. Komşuda oturuyorum, dedi ki: “Bir aile var, anne baba kazada vefat etmiş. 3 kardeş orta da kalmış, bakanları yokmuş. Bir aile sahiplense keşke… Ama üçünü de birden kimse istemiyor ki, kardeşleri ayıracaklar mecbur bu gidişte”dedi.

Koştum geldim içim yana yana, eşime durumu anlattım.
“Bizim evlatlarımız olsunlar mı, hem kardeşler ayrılmaz.” dedim…
“Yapabilir miyiz ki, 3 çocuğun bakımını halledebilir miyiz!? Çocuğumuz da olursa 4 tane olacak” dedi…
(Tabii o da benden onay bekliyor:)
“Allah yardım eder, zaten biri biraz ufakmış, o biraz daha fazla bakım ister, diğerleri okuluna gider gelir. Az daha büyük tencerede yemek yaparım, çamaşır bulaşık zaten makinalar yıkıyor, olur biter. Zaten şuan ihtiyaçları bakım değil ki, sevgi; Aile olmak, kardeşlerinden ayrılmadan beraber olmak… Düşünsene akşamları oturur, muhabbet ederiz. Kitap okuruz… Oyun oynarız, geçer işte bir şekilde.
Bir de kardeş kaybı  yaşamasınlar, bunun acısını eklemesinler acılarına. 4 tane olursa da 4 tane olur:) Ne güzel değil mi 🙂 ” dedim gözlerim parlaya parlaya…
“İyi o zaman, haber ver bizim çocuklarımız olsun, aile olalım onlara. Okumaya devam et 3 kardeş doğurayazdı, benim bu yumru kadar kalbim

Aşermek !

Aşermek neydi ki?

Sözlük anlamında gebe kadının herhangi bir yiyeceği veya maddeyi tüketmeyi çok fazla istemesidir yazıyor bir de araya ek açıklama yazmışlar, olmayacak şeyleri…

Kalbiyolojik gebe olarak ben de aşeriyordum ama neleri aşeriyordum?

Erik mi?

Çilek mi?

Yoksa karpuz mu?

Yok yok olmadı bunlar… Aşeremedim bunları…

Tanımda ne diyordu: yiyecek veya madde…

Eee ben yiyecekleri aşeremediğime göre bir madde mi aşeriyordum ki?

Okumaya devam et Aşermek !

Çiçekler Açasınız Kalbi Gebelerim

 

(Dolmabahçe/İstanbul)

 

Bugün cuma

Her günümüz cuma olsun

Gönlünüz, eviniz çiçekler açasınız tez vakitte inşaAllah kalbi gebelerim
Bekleyen, özleyen, sabrı tükenmek üzere olan kardeşlerim…

Okumaya devam et Çiçekler Açasınız Kalbi Gebelerim