Altı

Haberi aldığimdan beri zaman geçmiyor. Tamamen durdu mu ne?!
Sığmadım hiç bir yere…
Saat şuan 2:52.
Herşey yolunda giderse sabah (yani artık saat itibariyle bugün oldu) öğleden sonra kucağıma alıp koklayacağım, gözlerine bakacağım.
Artık sadece saatler kaldı.

Gecenin bu karanlığında, güneşi beklerken yazmak istedim. Ama ellerim titriyor heyecandan. Yazmak zor, çok zor.
Milyon tane de düşünce geçiyor kafamdan. Yetişemiyorum.

Okumaya devam et Altı

Çay servisini bırakın ben yapayım, inanın hatırım kalır

Ben yorgunluktan kolumu kaldıramayacak hale gelmişim. Anlamadım, neden bu kadar yorulmuşum…

“Bebeği verir misin” diyorum yardımcıma. Kucaklayıp veriyor, ama bir asabi nedense. Sanırsın ki o hanım, ben yardımcı…
“Ben bebeği uyutacağım, sen bezini çöpe atar mısın?” diyorum, ardından.
Yardımcımdan isteyebileceğim en doğal yardım olsa gerek…
“Yapamam onu da kendin yap, senin çocuğun. Bırakıyorum işi”diyor. Ben şok tabii… Bu kadarcık işi bile yapmıyorsan neden varsın değil mi ama ya…
“Eee işe alımda konuşmuştuk bunları, ne oldu ki şimdi” diye kendimi düşünmekten de alamıyorum.
Ama o kadar yorgunum ki… “İşte kapı orada, istersen gidebilirsin”diyebiliyorum çocuk kucağımda, bir elim merdiven topuzuna tutunmuş anca ayakta duruyorum. Ama gidere gider de yapmakda üstüme yok!
“3 günlük paramı verin”diyor. Meğersem daha 3 gün çalışmış, iş ağır mı geldi…
“Merak etme hesabına yatırırız, kalmaz”diyorum, sesim bitkin.
Tam merdivenleri çıkacağım, odaya gitmek için, ne göreyim…

Okumaya devam et Çay servisini bırakın ben yapayım, inanın hatırım kalır