Şöhretin Bedeli Kurabiyesi

En en başa yazayım, 1 yaş bebesi yiyebilir…
Daha öncesi yer mi, doktorunuza danışın!
(Bu sayfanın yemek bölümü için hayallerim vardı, hayaller güzeldir diyeyim, bu tarifi yazdığım için şükretsem yeter şimdilik)


Ahh bu kurabiyeye neden “Şöhretin Bedeli Kurabiyesi” koyduğumu birazdan anlayacaksınız…
Geçtiğimiz hafta mı yaptım ne zaman yaptım, bir tarif sormalar, bu kadar ilgiden sonra sayfamı diyet sayfası olarak değiştirmeyi düşünüyorum, ya da maydanoz 🙂
Malumunuz “ŞEKERSİZ 40 KOCA GÜN” içerisindeyim.
instagram‘dan takip edenler bilir, arkadaşın bana şekersiz, unsuz yaptığı çifte kavrulmuş kurabiyeyi. Arkadaşa tarif sordum sizin için! Az o, az o karıştır, pişir dedi… Akla ziyan bir tarif…
Şimdi o tarifi sizinle paylaşsam malzemem ziyan oldu diye başımın etini yerdiniz. Ben ne yaptım, kendimi feda ederek her şeyi göze aldım ve kalktım ölçülü bir tarif yaptım.
Tarif yaptım çünkü “Şöhretin Bedeli Kurabiyesi”ni tam da “ŞEKERSİZ 40 KOCA GÜN“e, kısmennn, uygun hale getirdim.

Geçelim malzemelere:
2 orta boy olgun muz (yapmışken çok olsun 1 hafta yeriz! )
1 yumurta

Okumaya devam et Şöhretin Bedeli Kurabiyesi

Çay servisini bırakın ben yapayım, inanın hatırım kalır

Ben yorgunluktan kolumu kaldıramayacak hale gelmişim. Anlamadım, neden bu kadar yorulmuşum…

“Bebeği verir misin” diyorum yardımcıma. Kucaklayıp veriyor, ama bir asabi nedense. Sanırsın ki o hanım, ben yardımcı…
“Ben bebeği uyutacağım, sen bezini çöpe atar mısın?” diyorum, ardından.
Yardımcımdan isteyebileceğim en doğal yardım olsa gerek…
“Yapamam onu da kendin yap, senin çocuğun. Bırakıyorum işi”diyor. Ben şok tabii… Bu kadarcık işi bile yapmıyorsan neden varsın değil mi ama ya…
“Eee işe alımda konuşmuştuk bunları, ne oldu ki şimdi” diye kendimi düşünmekten de alamıyorum.
Ama o kadar yorgunum ki… “İşte kapı orada, istersen gidebilirsin”diyebiliyorum çocuk kucağımda, bir elim merdiven topuzuna tutunmuş anca ayakta duruyorum. Ama gidere gider de yapmakda üstüme yok!
“3 günlük paramı verin”diyor. Meğersem daha 3 gün çalışmış, iş ağır mı geldi…
“Merak etme hesabına yatırırız, kalmaz”diyorum, sesim bitkin.
Tam merdivenleri çıkacağım, odaya gitmek için, ne göreyim…

Okumaya devam et Çay servisini bırakın ben yapayım, inanın hatırım kalır

Aşermek !

Aşermek neydi ki?

Sözlük anlamında gebe kadının herhangi bir yiyeceği veya maddeyi tüketmeyi çok fazla istemesidir yazıyor bir de araya ek açıklama yazmışlar, olmayacak şeyleri…

Kalbiyolojik gebe olarak ben de aşeriyordum ama neleri aşeriyordum?

Erik mi?

Çilek mi?

Yoksa karpuz mu?

Yok yok olmadı bunlar… Aşeremedim bunları…

Tanımda ne diyordu: yiyecek veya madde…

Eee ben yiyecekleri aşeremediğime göre bir madde mi aşeriyordum ki?

Okumaya devam et Aşermek !

“Kalbiyolojik anne”den evlat edinme çağrısı

İnsanın kalbini sürekli çarpmasına sebep olan şeyler aynı zamanda da çok konuşmasına  neden oluyor 🙂
Daha anlatacak, konuşacak o kadar çok şey var ki…

AA muhabiri Burcu Hanım sordu, ben anlattım…
Bizi röportajına kattığı için, “Evlat Edinen Aileler” ve “Koruyucu Aileler” e verdiği değerden dolayı da Burcu Çalık ‘ a teşekkür ederiz.

ANKARA (AA) – BURCU ÇALIK- Yaklaşık iki yıllık bekleyişin ardından evlat edinme mutluluğunu yaşayan ve hikayesini “Kalbiyolojik anne” isimli bloğu üzerinden yüzlerce insana aktaran Tülay A, her çocuğun bir aile yanında olmayı hak ettiğini belirterek, herkese evlat edinme, koruyucu aile olma çağrısı yaptı.

Prosedür henüz tamamlanmadığı için soyadını vermek istemeyen Tülay A, hikayesini AA muhabirine anlattı.

Tülay A, 7 yıldır evli olduğunu, çocukları çok sevdiğini, biyolojik olarak çocuk sahibi olamayınca evlat edinmeye karar verdiğini belirtti.

Bir annenin çocuğunu sadece karnında değil, kalbinde de var edip büyütebileceğini ifade eden Tülay A, bu konudaki düşüncelerini, deneyimlerini “Kalbiyolojik anne” adıyla açtığı sosyal medya hesabı ve bloğu üzerinden paylaştığını aktardı.

Eşinin evlat edinme konusunda kendisini desteklediğini, evliliklerinin ikinci yılında ailesi kazada vefat eden üç kardeşi evlat edinmek istediklerini anlatan Tülay A, sözlerini şöyle sürdürdü:

Okumaya devam et “Kalbiyolojik anne”den evlat edinme çağrısı

Çiçekler Açasınız Kalbi Gebelerim

 

(Dolmabahçe/İstanbul)

 

Bugün cuma

Her günümüz cuma olsun

Gönlünüz, eviniz çiçekler açasınız tez vakitte inşaAllah kalbi gebelerim
Bekleyen, özleyen, sabrı tükenmek üzere olan kardeşlerim…

Okumaya devam et Çiçekler Açasınız Kalbi Gebelerim

Ana olmak kaçırdığın her anı özlemekmiş

9 aylık bebek doğurmak…

Kimilerimiziz 10 aylık 11 aylık…13..15aylık… doğuruyor, gidiyor bu liste böyle…

3 günlük ,5 günlük… 20günlük…40 günlük… de var.

Kalbiyolojikgebe olup, kalbi doğuran herkesin özünde aynı olmakla beraber tabi ufak farklarla, farklı hikayesi var.

Benim oğlumda 9 ay olmasına 5 gün kala doğdu yüreğimden.

İlk ağlamasını duyamadan,

İlk bakışını göremeden,

Okumaya devam et Ana olmak kaçırdığın her anı özlemekmiş

Kitap Önerisi

İşte anne olunca ister biyolojikanne ister kalbiyolojikanne olsun yeni bir hobiniz daha oluyor:  Çocuk kitabı araştırma, stokları kontrol etme, her ay sipariş verilecekleri düzenleme, kimi çok pahalı olan kitapları indirimini kaçırmama gibi gibi…

Bunca yıllık eğitim-öğretim hayatım boyuca kendim için bile bu kadar sistematik çalışmamıştım 🙂 Analık böyle bir şey işte …

İnşaAllah sizlerin de evleri çocuk kitaplarıyla dolsun taşsın, amin

Şimdi gelelim çocuk kitaplarımıza.

Bu kitaplar hareketli kitaplar. Çocukların parmaklarıyla dokunduğunda bir hareketlilik oluyor. Hem dokunsal hem görsel, çok beğendim. 8-9 aylıktan itibaren de bebeklerde de kullanılabilecek kitaplar diye düşünüyorum.  Oğlumun başka bir kitabı vardı 9 aylıktan itibaren beğenerek inceliyordu. Parmaklarıyla dokunuyordu içerisindeki açma kapatma yerlerine. Rahatlıkla uzun yıllar severek kullanacaktır.

Listedeki kitapların da aslında hepsini çok beğendim ama arada bir kaçına “tav oldum bee abii” diyorum 🙂

Mesela “Miyav! Miyav! / Dokun ve Hisset Bebek Kitabı” bu kitaba bayıldım desem… İçerisinde kediye dokunuyormuş gibi kumaş parçaları var. Epey bir hissettiriyor. Tabii dışarı çıkıp canlı canlı hayvanlara dokunmak daha güzel. Ama çıkamadığımız vakitlerde güzel bir kurtarıcı. Farklı dokular da içerisinde var. Beyin gelişiminin yüksek olduğu bu dönemlerde ne kadar farklı dokulara dokunurlarsa onlar için daha iyi olacaktır.

“Neşeli Orkestra / Müzikli Kitap” bu kitabı da çok sevdim. Her sayfada farklı bir enstrüman ve sesleri var. Orkestra çalıyor da çalıyor. Dokunma duyusu kadar ses duyusu da bir o kadar önemli. Ne kadar erken müzikle tanışırlarsa öğrenme   potansiyeli o kadar artacaktır. Kitaplar dışında beraber müzik söylemeyi de ihmal etmeyin. Anneli oğullu, ara da babayı da katın. Mutlu aile mutlu çocuk 😉

Oğlumun kumaş bir piyanosu, bir davulu, zilli tefi var. Müzikler dinlerken ritmi yakalamaya çalışıyoruz tabii müzik ruhun gıdasıdır diyoruz ve çok eğleniyoruz.  Oyun kısmında oyuncak enstrümanlarımızı da paylaşırım.

Şimdi bizim favori kitap listemizi paylaşıyorum. Henüz biz de sahip olamadık. Ama çocuk kitabı arayışı içerisinde olanlar için tavsiye olsun.

Okumaya devam et Kitap Önerisi